Bir varmış, bir yokmuş. Ayışığı Krallığı’nın pırıl pırıl parlayan sarayında Irmak adında güzeller güzeli bir prenses yaşarmış. Irmak, krallığın neşe kaynağıymış. Gülüşü, sarayın koridorlarını aydınlatır; herkes, onun sevgi dolu yüreğine hayran kalırmış.
Güzel prenses Irmak’ın en sevdiği şey, krallığın büyülü bahçesinde vakit geçirmekmiş. Bu bahçe sıradan bir yer değilmiş. Her köşesinde farklı bir çiçek türü, her ağacında farklı bir kuş cinsi bulunurmuş. Bahçenin en önemli özelliği ise tam ortasında bulunan, taşlarla kaplı gizemli kapıymış. 

Bu kapı yıllardır kilitliymiş. Bahçedeki hizmetkarlar bile kapının ardında ne olduğunu bilmezmiş. Bazıları orada eski bir hazine olduğunu söyler, bazılarıysa kapının büyülü bir diyara açıldığını söylermiş. Prenses Irmak, çocukluğundan beri bu kapının gizemini merak edermiş ama onu hiç bir zaman onu açmaya cesaret edememiş.

Günlerden bir gün, Irmak çiçeklerin arasında dolaşırken yerde küçük, parlak bir kutu bulmuş. Kutunun üzerinde şunlar yazıyormuş: “Gerçek cesaret, kalbinle yol aldığında ortaya çıkar.”

Merakla kutuyu açmış ve içinde küçücük, altın rengi bir anahtar bulmuş. Irmak hemen bu anahtarın nereye ait olduğunu anlamış. Kalbi heyecanla çarparken, bahçenin ortasındaki gizemli kapıya doğru yürümeye başlamış. Elleri titreyerek anahtarı deliğe yerleştirmiş ve çevirmiş. Kapı, yavaşça açılmış ve prensesin karşısında bambaşka bir dünya belirmiş.

Bu dünya büyülüymüş. Gökyüzünde renkli ışık topları uçuşuyor, her yerde çiçekler parıldıyormuş. Yollar, inci taneleriyle kaplıymış ve havada bir müzik yankılanıyormuş. Ama Irmak’ın en çok dikkatini çeken şey ise bu büyülü diyarın tam ortasında duran büyük bir gül ağacıymış. Ağaç devasa ve heybetliymiş ama dallarındaki yapraklar solmuş, çiçekleri ise kupkuruymuş. Ağacın hüzünlü bir havası varmış.

Prenses ağaca yaklaşıp yavaşça konuşmuş: “Merhaba güzel ağaç. Ne oldu sana? Neden böyle üzgünsün?”

Ağaç, yavaşça dallarını kıpırdatarak cevap vermiş: “Ben bu dünyanın kalbiydim. Çiçeklerim sevgiyle beslenirdi. Ama insanlar sevgiyi unutmaya başladı. Kalplerini korku ve hırs kapladı. Bu yüzden yapraklarım soldu, çiçeklerim döküldü. Şimdi tek umudum, saf bir yüreğe sahip olan birinin beni iyileştirmesi.”

Irmak, ağacın sözlerinden derinden etkilenmiş. Ellerini ağacın gövdesine koymuş ve kalbinden gelen en güzel duyguları paylaşmaya başlamış: “Sevgi, her şeyi değiştirebilecek kadar güçlüdür. Ailemle geçirdiğim güzel günler, dostlarımla paylaştığım kahkahalar ve geleceğe dair hayallerim. Bütün bunlar, sevgiden doğuyor. Sana bu sevgiyi vereceğim.”

 

Prensesin kalbinden gelen bu sıcaklıkla, ağacın dalları parlamaya başlamış. Solmuş yapraklar yeniden yeşermiş, kurumuş dallar rengarenk çiçeklerle dolmuş. Ağaç, Irmak’a dönerek “Senin sevgin beni hayata döndürdü. Artık bu diyar yeniden ışıldayacak ve sevgiyle dolacak. Bu bahçe, senin kalbinin güzelliğini yansıtacak.” demiş.

Irmak, bu diyarı her gün ziyaret etmeye başlamış. Bahçenin diğer köşelerini keşfetmek için heyecan duyuyormuş. Yürüdükçe, bu büyülü dünyanın başka sırlarını da bulmuş. Parlayan göletler, fısıldayan rüzgarlar ve yıldızları andıran kelebekler… Her şey Irmak’ın sevgi dolu kalbine bir armağan gibiymiş. Zamanla gül ağacı prensesin en yakın dostu olmuş, her zaman Irmak’a yeni bir şeyler öğretiyormuş.

Bu güzel gül ağacının çiçeklerinden biri, dilek çiçeğiymiş. Eğer biri, bu çiçeğe kalpten bir dilek dilerse gerçekleşirmiş.Irmak, dilek çiçeğini ilk defa gördüğünde şaşkınlıkla sormuş:”Bu çiçekle her şeyi değiştirebilir miyim?”

Ağaç gülümseyerek cevap vermiş: “Evet, ama sadece içten bir sevgiyle dilek dilendiğinde çalışır.”

Irmak, ellerini çiçeğin narin yapraklarına dokundururken gözlerini kapamış ve kalbinden gelen bir dilek fısıldamış: “Benim dileğim, herkesin kalbine sevgi ve huzurun dokunması. İnsanlar, sevgiyi hatırlasın ve birbirleriyle mutluluğu paylaşsın. Kimse yalnız hissetmesin, herkes birbirine ışık olsun.”

Çiçek, Irmak’ın bu dileğiyle birlikte parlamaya başlamış. Işığı o kadar güçlüymüş ki, bahçeyi ve tüm dünyayı aydınlatmış. Bu ışık sadece bir an için değil, sonsuza dek devam edecek bir sevgi bağı oluşturmuş.

Irmak prensesin çok güzel bir dilek dilediğini fark eden Gül ağacı, yapraklarını minnetle sallayarak konuşmuş: “Senin dileğin, bu dünyayı iyileştirdi prenses. Sevgin ve iyi kalbin, Ayışığı Krallığı’nın ve bahçenin sonsuza dek ışıldamasını sağlayacak.”

O andan sonra krallıkta herkesin kalbine bir sıcaklık dolmuş. İnsanlar daha sevgi dolu, daha nazik ve daha anlayışlı hale gelmiş. Bahçedeki büyülü dünya, artık sadece Irmak için değil, kalbinde sevgi taşıyan herkes için bir sığınak haline gelmiş.

Prenses Irmak, dileğinin gerçekleştiğini görmekten büyük bir mutluluk duymuş. Artık Ayışığı Krallığı’nda her gece, yıldızlar ve ay, Irmak’ın bahçesini aydınlatırmış. Prenses, sadece kendi krallığını değil, bu büyülü dünyayı da sevgiyle doldurmuş. O, artık sıradan bir prenses değil, umudun ve sevginin sembolüymüş.

Masal da burada bitmiş.