Bir varmış, bir yokmuş… Dağların eteğinde küçük bir köyde yaşayan Mutlu adında bir adam varmış. Mutlu’nun hayatı, adı gibi sade ve huzurluymuş. Küçük bir evi, birkaç tavuğu, sebze-meyve yetiştirdiği ufak bir bahçesi varmış. Her sabah horoz sesiyle uyanır, taze yumurtalarını toplar, bahçesinden sebzelerini alır ve günün tadını çıkarırmış. Onun için önemli olan şey, huzur içinde yaşamakmış.

Bir gün, komşusu Zengin Bey, Mutlu’nun evine gitmiş. Zengin Bey, büyük bir çiftliğe, birçok hayvana ve devasa bir eve sahipmiş, ama yine de hep daha fazlasını ister, işten güçten başını kaldıramazmış.

“Mutlu!” demiş Zengin Bey. “Neden böyle küçük bir hayatla yetiniyorsun? Daha büyük bir çiftliğin, daha çok tavuğun olmalı! Baksanıza, hep aynı şeyleri yapıyorsun. Neden daha fazlasını istemiyorsun?”

Mutlu, gülümsemiş ve şöyle demiş: “Azıcık aşım, kaygısız başım. Benim için bu kadarı yetiyor. Sabahları güneşin doğuşunu izlemek, tavuklarımın peşinden koşmak ve bahçemin meyvelerini toplamak, bana yeterince mutluluk veriyor.”

Zengin Bey bu cevaba çok şaşırmış, hatta biraz da saçma bulmuş. “Mutlu, senin mutluluğun küçük şeylerle olabilir ama asıl mutluluk, daha büyük bir çiftlikle gelir. Ne kadar çok çalışırsam, o kadar mutlu olacağım!” demiş.

Zengin Bey, kafasında büyük hayaller kurmuş. Daha çok tavuk alıp, daha büyük tarlalar ekecekmiş. Daha çok çalışıp, daha çok kazandıkça daha mutlu olacağını düşünmüş. Ancak işlerin büyümesiyle beraber Zengin Bey’in hayatı da bir anda çok karmaşık hale gelmiş. Çiftliğinde sorunlar çıkmaya başlamış; tavuklar hastalanmış, tarlası kurumuş. Her gün yeni bir problemle uğraşırken geceleri uyuyamaz hale gelmiş. Kafasını yastığa koyduğunda bile aklında hep iş vardı.

Bir gün, yine yorgun ve kaygılı bir halde çalışırken, komşusu Mutlu’nun bahçesinden gelen kahkahalar dikkatini çekmiş. Mutlu, yine bahçesinde oturuyor, tavuklarının peşinden koşuyor, üstelik şarkı söylüyormuş. “Azıcık aşım, kaygısız başım, ben buyum işte!” diye neşeyle mırıldanıyormuş.

Zengin Bey durup düşünmüş: “Bu adamın ne büyük bir çiftliği var, ne de tarlaları dolup taşıyor ama her gün böyle mutlu. Oysa ben daha çok çalışıyorum, daha çok kazanıyorum ama hiç huzurum kalmadı. Nerede yanlış yapıyorum acaba?”

O an fark etmiş ki, mutluluğun sırrı daha çok şeyde değil, huzurlu bir yaşam sürmekteymiş. Zengin Bey işlerini biraz küçültmeye ve hayatı daha sade yaşamaya karar vermiş. O günden sonra, Zengin Bey de bazen Mutlu’nun yanına oturur, beraber çay içer ve küçük şeylerin tadını çıkarır olmuş.

Masal da burada bitmiş.