Bir zamanlar, her sabah erkenden kalkıp ötmek için hazır olan küçük kırmızı bir horoz varmış. Her gün güneşin doğuşuyla birlikte “Üü rüü üüü rüü” diye öter, “Her şey çok güzel olacak, yaşamak çok güzel” dermiş.

Köyün çocukları, mutlu küçük horozu dinlemeyi çok severlermiş. Bir gün, çocuklardan biri, “Ona Ülülü diyelim” demiş. “Çünkü tam olarak böyle ses çıkarıyor.” Diye de eklemiş.

“Bu Ülülü” demiş küçük bir kız babasına, okula hazırlanırken. “Bu Ülülü” demiş küçük bir oğlan annesine, bir sabah bahçede ona yardım ederken.

Ve böylece köydeki herkes Ülülü’yü tanımış ve onu çok sevmiş. Her gün küçük kırmızı horoz, “Her şey çok güzel olacak, yaşamak çok güzel.” diyerek ötüyormuş. Bütün köy, özellikle de çocuklar, Ülülü’nün sözlerine çok inanıyor, her şeyin güzel olacağını kalplerinde hissediyorlarmış.

Ama bir akşam, güneş batarken, çocuklar Ülülü’yü görmüş, yüzü kanıyor bir de çok kötü topallıyormuş. Bir şey ona saldırmış.

Çocuklar onu o halde görünce su ve temiz bir bez almak ve bacağını sarmak için evlerine koşmuş ve varmışlar Ülülü’nün yanına “Canım kırmızı horoz. Seni çok seviyoruz. Her şey güzel olacak, iyileşeceksin. Şimdilik uyu, dinlen. Sabah uyandığımızda seni her zamanki gibi öterken duyacağız.” Diye fısıldamışlar.

Yetişkinler ise çocuklar kadar umutlu değilmiş, Ülülü için endişelenmişler. İçlerinden biri “Ya yaralar çok derinse?” diye sormuş. Diğer ise “Göreceğiz. Sabah olup güneş yüzünü gösterdiğinde hepimiz göreceğiz.” Diye cevaplamış.

Tüm köy uykuya dalmış, yıldızlar gökyüzünden kaybolmaya başlarken Ülülü uyanmış. Her sabah durduğu yere doğru sevinçle gitmiş ve beklemiş güneşin doğmasını. O sabah sadece Ülülü değil, köyün bütün çocuklar da erken kalkmış. Aniden o beklenen neşeli sesi duymuşlar.

“Bu Ülülü” diye bağırmışlar. Tüm kalbiyle bir kez daha küçük kırmızı horoz, “Her şey çok güzel olacak, yaşamak çok güzel” diyerek ötüyormuş.

Bu masal da burada bitmiş, bir elma Ülülü’ye bir elma masaldaki iyi yürekli çocuklara bir elma da bu masalı dinleyen güzel ve iyi niyetli çocuklara düşmüş.