PARMAK KIZ MASALI
Bir varmış, bir yokmuş… Zamanın birinde, uzak diyarlardaki küçük bir köyde yaşayan genç bir karı koca varmış. Göl kenarındaki küçük bir kulübede yaşıyorlarmış. Kadın, kocasını çok seviyormuş. Adam da karısını bir o kadar çok seviyormuş. Bu mutlu çift, bir de küçük bir çocukları olsun istiyormuş. Bir çocukları olursa daha büyük, daha mutlu bir aile olacaklarını düşünüyorlarmış ancak nedendir bilinmez bir türlü çocukları olmuyormuş.
“ALIN SİZE BİR ARPA TANESİ”
Günler böyle akıp geçerken genç çift, bir sabah göl kenarındaki evlerinde otururken ihtiyar bir kadının gölden eğilip su içmeye çalıştığını görmüşler. Yaşlı kadının göle düşmesinden endişelenen çift, hemen bir bardak su kapıp yaşlı kadına uzatmışlar. Göle eğilmeye çalışırken hayli zorlanan kadın, bir bardak suyu görünce çok mutlu olmuş doğrulup suyu içmeye başlamış. Kadının bir hayli yorgun ve bitkin halde olduğunu gören çift onun aç olduğunu düşünerek bir de kadına ekmeklerini vermişler. Aslında bu ekmek evdeki son ekmekmiş. Yaşlı kadın, ekmekten bir parça kopararak ağzına atmış sonra tüm ekmeği bir lokmada bitirivermiş. Bir yandan da genç çifte bakıyormuş. Onları dikkatlice süzdükten sonra hafifçe gülümsemiş;
“Siz çok iyi insanlarsınız. Benimle son ekmeğinizi bile paylaştınız. Ben yaşlı bir kadınım ama bu iyiliğinizin altında kalacağımı da sanmayın.” demiş ve oradan uzaklaşmış.
Ertesi gün sabah erkenden yaşlı kadın göl kenarında belirmiş. Onu yine gören çift çok şaşırmışlar. Yaşlı kadın onları yanına çağırmış.
“İşte size bir arpa tanesi! Bu arpa tanesini ne köylü tarlasına eker, ne de tavuk yem olarak yer. O yüzden bunu alın ve güzel bir çiçek saksısına ekin. Sonrasında neler olacağını göreceksiniz” demiş.
Genç çift, arpa tanesine ve bu olanlara pek bir anlam verememiş ama yaşlı kadını da dinlemeyi ihmal etmemişler. Eve gidip en güzel saksılarını seçip, arpa tanesini içine ekmişler. En sevilen çocuk masallarından biri olan parmak kız masalı da böyle başlamış.
❤ BU MASALI DA SEVEBİLİRSİNİZ ➸ KÜÇÜK DENİZ KIZI MASALI
SAKSININ İÇİNDEKİ DÜNYA GÜZELİ PARMAK KIZ
Ertesi sabah güneşin doğuşuyla birlikte saksıdaki arpa filiz verip hızla büyümeye başlamış. Sarı kırmızı parlak yaprakları kapalı bir laleyi andırıyormuş. Genç çift çiçeği gördüklerinde bu güzellik karşısında hem şaşırmışlar hem de mutlu olmuşlar. Çiçek, kapalı bir laleyi andırıyormuş. Kadın dayanamayıp, çiçeğin renkli yapraklarda usulca bir öpücük kondurmuş.
Tam bu sırada, güzel çiçek yapraklarını yavaşça açmaya başlamış. Çiçek açılınca genç çift çiçeğin narin yaprakları arasında uyuyan, minicik, incecik, narin ve çok güzel bir kız çocuğu olduğu görerek çok şaşırmışlar.
Bu kız çocuğu en fazla bir parmak boyutundaymış. Çiçeğin yaprakları arasındaki mavi saçlı ve dünya güzeliymiş. Lale yaprakları arasında mışıl mışıl uyuyormuş.
Artık dünya tatlısı bir kızları olduğu için mutluluktan uçan çift, hemen güzel kızları için bir yatak hazırlamaya karar vermişler. Parmak kız o kadar küçükmüş ki, onun yatağı için bir ceviz kabuğu kullanmaya karar vermişler. Cilalayıp güzelce parlattıkları bir ceviz kabuğunun içerisine pamuklardan bir yatak, gül yaprağından bir yorgan koymuşlar. Kızlarını çok seven çift onun adını “Parmak Kız” koymuşlar.
PARMAK KIZ EVİNİ ÇOK SEVİYOR
Artık tam bir aile olduklarını hisseden genç çift, parmak kızı çok seviyor üzerine titriyormuş. Geceleri kendi özel cevizden yatağında uyuyan parmak kız, gündüzleri masanın üstünde oyunlar oynuyormuş. Anne ve babası parmak kız için bir de cam bir tabaktan havuz yapmışlar. Parmak kız, nilüfer yaprağının üzerine çıkıyor, elindeki at kılından küreklerle cam havuzun içinde bir ileri bir geri geziniyormuş. Bir yandan şarkılar söyleyen parmak kız, eve neşe ve mutluluk getirmiş. Bazen annesinin avuç içinde göl kenarına giden parmak kız bazen de annesi ve babası dışarı çıkarken onların cebine girerek tüm şehri geziyormuş.
Bazı günler, bahçedeki hayvanları seyrediyor, annesiyle birlikte onları besliyor bazı günler annesinin omzuna oturup, onun anlattığı masalları dinliyormuş. Parmak kızın en çok sevdiği masal, Külkedisi Sindirella’ymış. Evini ve ailesini çok seven küçük kız çok mutlu ve huzurluymuş.
Bir gece, göldeki kurbağalardan biri zıplaya zıplaya evin oraya kadar gelmiş. Camdan parmak kızı gören kurbağa hayranlıkla onu izlemeye başlamış. Üstüne gül yaprağı örtülü olan parmak kız, mışıl mışıl uyuyormuş. Kurbağa, hayranlıkla baktığı küçük kızın oğlu için çok güzel bir eş olacağını düşünerek onun hemen yanı başına zıplamış. Ceviz kabuğunu ve içinde uyuyan parmak kızı alarak doğruca gölün hemen ilerisindeki bataklıktaki evine dönmüş. Kurbağanın oğlu da oradaymış.
Parmak kızı görünce “wrak, wrak” diyerek bağırmaya başlamış. Yaşlı kurbağa, sessiz ol uyandıracaksın diyerek onu uyarmış. Parmak kızın kaçmasından korktukları için onu gölün ortasındaki bir nilüfer yaprağının üzerine koymuşlar. Kuğu tüyü kadar hafif olan parmak kızı taşırken hiç zorlanmıyorlarmış. Sabah gün ağarmaya başladığında parmak kız uyanmış. Nerede olduğunu anlamaya çalışırken başucunda ona bakan iki kurbağayı görmüş. Çok korkan parmak kız kaçmak istemiş ancak gölün ortasındaki bir çiçeğin üzerinde duruyormuş ve gidecek hiçbir yeri yokmuş.
Yaşlı Kurbağa, “Merhaba küçük kız, artık bizimle birlikte burada yaşayacaksın. Sakın kaçmayı düşünme çünkü kaçamazsın” demişler. Başına gelenlere çok şaşıran ve oldukça korkan parmak kız, “Beni bırakın evime gideyim annem babam beni çok merak ederler” demiş ancak kurbağalar hiç oralı olmamışlar.
KIRMIZI BALIK, PARMAK KIZI KURTARIYOR
Tüm günü korku içerisinde geçiren parmak kız, bir plan yapması gerektiğini anlamış ancak ne yapabileceğiniz hiç bilmiyormuş derken oradan geçen kırmızı bir balık görmüş. Kurbağaların etrafta olmadığı bir anda, kırmızı balığa seslenmiş. Kırmızı balık, küçük kızı görünce haline çok üzülmüş ve Parmak Kız’a yardım etmeye karar vermiş. Parmak kız, ne yapabiliriz ki bu çiçeğin kökleri suyun altına kadar gidiyor. Kırmızı balık, onu ben halledeceğim sen sıkı tutun sadece diyerek çiçeğin çevresinde bir o yana bir bu yana yüzmeye başlamış. En sonunda parmak kızın üzerinde durduğu nilüfer yaprağının tutunduğu yerden kopmasını sağlamış ve çiçeği suda sürükleyerek karaya kadar götürmüş.
Parmak kız, kırmızı balığa teşekkür ederek hızla eve doğru koşmaya başlamış ama ne fayda! O kadar küçükmüş ki, yerdeki çalılardan otlardan dolayı ilerlemekte oldukça zorlanıyormuş. Gitmiş gitmiş ama en sonunda çok yorulmuş. Annesinin avucunda 3-5 adımda biten yol, bitmek bilmiyormuş. Yorulan kız, bir çalılığa dayanmak istemiş ama tam o sırada canının yandığını anlamış. Geri çekildiğinde bir de ne görsün. Parmak kızın boyunun neredeyse iki katı bir kirpi ona bakıyormuş. Parmak kız oldukça korkmuş ama kısa sürede cesaretini toplamış ve “Merhaba Kirpi bey, ben evime doğru gitmeye çalışıyorum ancak çok yoruldum sizi rahatsız ettiysem özür dilerim” demiş. Kirpi şöyle bir kıza bakmış ve “Sen ne kadar küçük bir insansın” demiş. Kirpi başından geçenleri anlatan parmak kıza, “Sana yardım etmek isterdim ancak dikenlerim sana zarar verebilir ancak senin için bir arkadaşımı çağırabilirim.” demiş ve oradan uzaklaşmış. Bir kaç dakika sonra yanında beyaz bir tavşanla gelen kirpi, parmak kızı tavşanla tanıştırmış.
Parmak kız, tavşandan izin aldıktan sonra onun üzerine tırmanmış ve kulaklarından sıkı sıkı tutunmuş. Tavşan birkaç dakika içerisinde onu evin önüne kadar getirmiş.
Meraktan ve üzüntüden perişan olan parmak kızın anne ve babası, ne yapacaklarını bilmez halde bir oyana bir buyana koşuştururken evin önüne gelen tavşan ile parmak kızı görmüşler. Annesi, koşturarak dışarı fırlamış, kızını gördüğüne çok mutlu olmuş. Babası da parmak kızın döndüğüne sevinçten gözyaşlarını tutamamış ve ağlamaya başlamış. Hep birlikte eve girmişler. Parmak kız, başından geçen olayları anlatmış. Parmak kızın anne ve babası bir daha böyle bir olay yaşanmaması önlem almaya karar vermişler. Anne ve babasına yeniden kavuştuğu için çok mutlu olan parmak kız o gece anne ve babasının yanında onlarla birlikte güzel bir uykuya dalmış. Başlarından geçenlerden ders alan genç çift ertesi gün parmak kızın evini daha güvenli bir hale getirmişler ve sonra sonsuza karar birlikte mutlu yaşamışlar. Parmak kız masalı da burada bitmiş.