Bir varmış, bir yokmuş… Engin denizlerin ortasında, rüzgârın tatlı tatlı estiği bir adada, diğer tüm korsanlardan farklı bir korsan tayfası yaşarmış. Onlara Pijamalı Korsanlar derlermiş! Çünkü onlar, hazine peşinde koşmaktan çok, rahat pijamalarını giymeyi, yumuşacık yastıklarına sarılmayı ve mışıl mışıl uyumayı severlermiş. Her zaman en rahat uykunun peşindelermiş.
Kaptan Horlak ve tayfası, Uyuklayan İnci adını verdikleri gemide yaşarlarmış. Bu gemi, sıradan bir korsan gemisine hiç benzemezmiş. Direklerinde asılı siyah bayraklarda korkutucu kuru kafalar yerine, kocaman, gülümseyen ay ve yıldız resimleri varmış.
Güvertede asılı rüzgâr çanları hafifçe sallanır, tatlı bir melodi çalarmış. Geminin her köşesinde rengârenk pijamalar, pofuduk yastıklar ve yumuşacık battaniyeler bulunurmuş.
Bir gün, Kaptan Horlak, gözlüklerini düzelterek haritasına bakmış. “Tayfa! Bugün daha rahat bir uyku çekebilmek için yelken açıyoruz! Büyük Okyanus’un ortasında çok özel bir ada var. Orada en rahat yastıkları ve en güzel uyku çaylarını bulacağımıza inanıyorum.”
Tayfa bu işe çok sevinmiş. “Horra! Daha rahat bir uyku için her yere gideriz!”
Gemideki herkes hemen heyecanla işe koyulmuş. Günün 23 saati uyuyan Kırmızı Sakal bile uykusunu bırakmış ve yelkenleri açmış, kocaman bir esneme ile rotalarını belirlemişler.
Pufur Pufur Rüzgâr, geminin yelkenlerini şişirirken, denizin hafif dalgaları tatlı bir ninni gibi kulağa geliyormuş. Korsanlar sırayla güvertede şekerleme yapıyor, arada uyanıp uyku çaylarını yudumlayarak yolculuğun tadını çıkarıyormuş.
Büyük Okyanus’un ortalarına doğru geldiklerinde hava iyice kararmış, gemi bir o yana bir bu yana sallanıyormuş. Horlak ve tayfası da gemide yastıklarla birlikte bir sağa bir sola yuvarlanıyormuş. Kırmızı Sakal, “Bu yolculuk bir hayli yorucu olmaya başladı, umarım gittiğimize değer!” diye homurdanmış. Uykusuz kalan tayfa huysuzlanmaya başlamış. Kaptan Horlak, geminin dümenini sabitlemeye çalışırken “Horra! Merak etmeyin! En rahat yastıkları bulduğumuzda tüm bu eziyete değdiğini anlayacaksınız!” Bir süre sonra dalgalar durulmuş, sular sakinleşmiş ve sislerle kaplı okyanusun ortasında bir ada belirmiş. Etraf oldukça sessizmiş. Gemiyi kıyıya yanaştırmak için harekete geçmişler.
Adanın kıyısına vardıklarında, hiç beklemedikleri bir şey olmuş. Onları büyük, tombik ve sürekli esneyen bir ayı karşılamış. “Hoş Geldiniz Pijamalı Korsanlar! İyi ki geldiniz!”
Karşılarında kocaman bir ayı gören tayfa şaşırmış kalmış. Hem de onunda üzerinde pijamaları varmış. Meğerse bu koca ayı, Kaptan Horlak’ın çok eski arkadaşıymış. Kaptan Horlak, ayıya gülümseyerek karşılık vermiş. “Sana da merhaba koca ayı! Biliyorsun işte, en rahat yastıkların peşindeyiz!”
Koca ayı, “Çok yorulmuş olmalısınız. Size harika bir sürprizim var” demiş ve cebinden küçük bir şişe çıkarmış. Şişenin içinde mavi bir toz varmış. “Alın bakalım” demiş ayı, “Size harika bir rüya tozu… Şurada biraz dinlenelim. Sonra yastıkların peşine düşeriz.”
Kaptan Horlak şapkasını çıkarıp eğilmiş ve şişeyi almış “Bu, Rüya Tozu! Birazcık üzerine serpersen, anında en tatlı rüyalara dalarsın.” Tüm tayfa heyecanla bağırmış “Bunu denemeliyiz!”
Herkes hemen tek tek kendilerine uzanacak bir yer bulmuş. Kaptan Horlak, rüya tozunu yavaşça havaya serpiştirmiş. Toz, hafif bir ışıkla parıldamış ve korsanların üzerine düşmüş. Bir anda herkes göz kapaklarının ağırlaştığını hissetmiş. Denizin şıpırtısı, rüzgârın tatlı melodisi, uzaktaki bir kuşun yumuşak ötüşü… Hepsi bir araya gelip en güzel uyku şarkısını oluşturmuş. Korsanlar birer birer esneyerek huzurla uykuya dalmışlar.
Pijamalı Korsanlar, rüya tozunun etkisiyle birbirinden ilginç rüyalar görmüşler. Kimi uçan yastıkların üstünde süzülmüş, kimi dev bir battaniyenin içinde yuvarlanmış, kimi de gökyüzünde pamuk şeker bulutları arasında yüzmüş. Sabah olup da gözlerini açtıklarında hepsi şaşkınlıkla birbirine bakmış.
“Ben rüyamda yastıkların konuştuğunu gördüm!” demiş Kırmızı Sakal.
“Benim yastığım kocaman bir ayıcık şeklindeydi ve beni sarıp sarmalıyordu!” diye eklemiş Minik Pati.
Kaptan Horlak, pijamalarının düğmesini ilikleyerek ayağa kalkmış. “Tayfa! Şimdi en rahat yastıkları bulma zamanı! Huzurlu bir uyku için yola koyuluyoruz!”
Hemen toparlanıp Koca Ayı’nın rehberliğinde Yumuşak Yastıklar Mağarası’na doğru yola çıkmışlar. Ancak yol düşündükleri kadar kolay olmamış! Önce upuzun bir pamuk çayırından geçmişler. Her adım attıklarında ayakları yumuşak toprağa gömülüyor, ilerlemek gittikçe zorlaşıyormuş.
Sonra Esneyen Ağaçlar Ormanı’na varmışlar. Buradaki ağaçlar o kadar uykucuymuş ki, dalları ağır ağır sallanırken kocaman esnemeler duyuluyormuş. Ağaçlar öyle çok esniyormuş ki, korsanlar da peşlerinden esnemeye başlamış! Kaptan Horlak bile dayanamayarak kocaman bir esneme patlatmış.
Sonunda mağaranın girişine ulaşmışlar. Mağaranın içi yumuşacık, rengârenk yastıklarla doluymuş. Tayfa heyecanla içeri dalmış ve herkes kendine en uygun yastığı bulmaya çalışmış.
Minik Pati, “Benimki sıcacık ve kocaman bir kedi şeklinde! Bana sarılıyor gibi!” diye gülümsemiş.
Kaptan Horlak ise kocaman, yıldız desenli bir yastık bulmuş. “Bu tam benlik! Hem başımı koyunca ay ışığı gibi parlıyor, hem de içinden ninni gibi sesler geliyor!”
Kırmızı Sakal, “Benim yastığım dev bir bulut gibi! Üstüne yatınca pof diye içine gömülüyorsun!”demiş.
Herkes kendi yastığını bulduktan sonra torbalarına doldurmuşlar ve hava kararmadan gemiye dönmek için yola koyulmuşlar.
Gemilerine vardıklarında hemen yumuşacık yastıklarına sarılmışlar. Rüzgâr tatlı tatlı eserken, dalgalar hafifçe gemiyi sallıyormuş. Korsanlar büyük bir mutlulukla pijamalarına sarınıp yastıklarına başlarını koymuşlar.
O gece Uyuklayan İnci gemisinde en rahat uyku çekilmiş. Ve o günden sonra Pijamalı Korsanlar, en büyük ganimetin altınlar değil, rahat bir uyku olduğunu anlamışlar.
Ve herkes huzur içinde uykuya dalarken, gemileri ay ışığında parlamış, yıldızlar onların masalını dinlemiş…
Tatlı rüyalar! 🌙✨
Yazar – Görsel Tasarım: Bahar Saygılıer