Bir varmış, bir yokmuş… Avustralya’nın yemyeşil okaliptus ormanlarının derinliklerinde, devasa ağaçların gökyüzüne doğru yükseldiği, yapraklarının gümüşi yeşil tonlarında parladığı büyülü bir yer varmış. Burada yapraklardan yayılan hafif nane kokusu rüzgarla birlikte yayılır, kuşların cıvıltıları ve ağaçların hışırtıları eşlik edermiş. Güneş ışığı, yaprakların arasından süzülerek ormanın tabanına altın renkli parıltılar saçarmış. Bu orman, sessizliği ve doğanın derin huzurunu hissettiren bir cennet gibiymiş ve burada her şey yavaş ve dingin akarmış.

Yemyeşil okaliptus ormanlarında çok çeşitli hayvanlar yaşarmış. Bunların başında koalalar gelirmiş; okaliptus yaprakları onlar için hem yuva hem de yiyecek kaynağıymış. Ayrıca kangurular, orman tabanında gezinir, Vombatlar, toprağın altına kazdıkları tünellerde yaşar, Tazmanya şeytanı gibi yırtıcı hayvanlar da bu ormanda bulunurmuş. Kakadular ve loriketler gibi renkli papağanlar ağaçların tepesinde cıvıldar, yılanlar ve kertenkeleler ise güneşin tadını çıkararak ağaçların arasında dolaşırmış. 

 

Bu ormanda yaşayan tüm egzotik hayvanlar, birbiriyle mükemmel bir denge içinde yaşarlarmış ancak bir araya gelip birlikte pek oyun oynamazlarmış. Hatta bu nedenle bazı hayvanların yalnız hissettiği bile olurmuş. Bunun nedeni ormandaki hayvanların uyku saatleriymiş. Ormandaki her hayvanın farklı bir uyku saati ve düzeni varmış. 

Kangurular, genelde gölgeli alanlarda birkaç saat kestirir, gece boyu bir oyana bir bu yana zıplayarak birbirleriyle yakalanbaç oynarlarmış. Vombatlar, yer altındaki serin yuvalarında gündüzleri uyur, geceleri ortaya çıkarmış ama kangurularla anlaşamadıkları için pek oyun arkadaşları yokmuş.
Tazmanya Canavarları da geceleri uyumadıkları için gün boyu uyumak zorunda kalırlarmış.

Ormanın en uykucusu minik koalaymış. Her gün neredeyse 22 saat uyuyan bu uykucu minik, günden kalan 2 saatte ise yemek yediği için tüm oyunları kaçırırmış ancak bu minik uykucu aynı zamanda ormanın en huzurlu, en sakin hayvanıymış. Diğer tüm hayvanlar onun bu sakin karakterine hayranmış. 

Adı Kuki olan bu minik uykucu koala çevresine huzur ve sakinlik saçıyormuş. Yerinde hiç duramayan ve zıp zıp zıplayan kanguru, bir oyana bir bu yana koşturan tazmanya canavarı, yeraltını oyarak sürekli kazı yapan vombatlar onu gördüklerinde hep merak ederler: “Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?” diye soruyorlarmış. 

Kuki gülümseyerek, “Ben huzurumu ve gücümü uykudan alıyorum. Uyku bana güç verir, rüyalarımda gezdiğim diyarlar beni huzurlu kılar” dermiş. Kuki, oyunları kaçırdığı için hiç rahatsız değilmiş çünkü uyumayı çok seviyormuş. Gün içinde sakin sakin ağaçlarda tırmanır, yapraklarını yer ve sonra en sevdiği şey olan uzun uykusuna dalarmış. Her uyandığında ise çevresindeki güzellikleri daha net görür, okaliptus yapraklarının kokusunu daha derin hisseder, ağaçların hışırtısını daha sakin bir şekilde dinlermiş. 

Bir gün ormandaki diğer hayvanlar bir araya gelip Kuki’ye sormuşlar: “Bu kadar çok uyumanın sırrı nedir? Nasıl bu kadar huzurlu olabiliyorsun?”

Kuki, dalların arasında esen hafif rüzgârla birlikte gözlerini hafifçe kapatmış ve tatlı sesiyle konuşmaya başlamış: “Uyku, bana sadece dinlenmek için değil, doğayı daha iyi hissetmek için de bir fırsat verir. Her sabah yeni bir enerjiyle uyanırım, rüyalarımda ise en güzel okaliptus ağaçları arasında uçarım. Ne kadar çok uyursam, o kadar huzurlu olurum. Uyandığımda ise dünya daha parlak, hayat daha güzel gelir.”

Bir gün ormandaki diğer hayvanlar bir araya gelip Kuki’ye sormuşlar: “Bu kadar çok uyumanın sırrı nedir? Nasıl bu kadar huzurlu olabiliyorsun?”

Kuki, dalların arasında esen hafif rüzgârla birlikte gözlerini hafifçe kapatmış ve tatlı sesiyle konuşmaya başlamış: “Uyku, bana sadece dinlenmek için değil, doğayı daha iyi hissetmek için de bir fırsat verir. Her sabah yeni bir enerjiyle uyanırım, rüyalarımda ise en güzel okaliptus ağaçları arasında uçarım. Ne kadar çok uyursam, o kadar huzurlu olurum. Uyandığımda ise dünya daha parlak, hayat daha güzel gelir.

Diğer hayvanlar, Kuki’nin bu huzurlu ve dingin tavrını gördükçe onun sırrını anlamaya başlamışlar.

Artık, tüm hayvanlar Kuki’nin neden bu kadar huzurlu olduğunu anlamaya başlamışlar. Uyku sayesinde Kuki, doğanın her sesini, her kokusunu daha derinden hissediyor, dünyaya daha parlak bir pencereden bakıyormuş. Oyunları kaçırsa bile, Kuki her uyandığında kendini tazelenmiş, enerjik ve mutlu hissediyormuş.

Kuki’nin uykuya verdiği önemi anladıktan sonra, hayvanlar uyandıkları zaman birbirlerini bulmanın yollarını keşfetmişler. Kimi sabah, kimi öğleden sonra buluşarak kısa ama eğlenceli oyunlar oynamaya başlamışlar. 

Her biri uyku düzenlerine saygı duyarak, dinlendiklerinde daha neşeli ve enerjik olduklarını fark etmiş. Böylece, yalnızlıkları sona ermiş ve birlikte geçirdikleri zaman daha da kıymetli olmuş. Kukinin huzuru tüm ormana yayılmış.

Masal da burada bitmiş…

BU MASALI YILDIZLARI KULLANARAK DEĞERLENDİREBİLİRSİNİZ. Aşağıda bulunan yorum bölümünden kolayca fikrinizi belirtin, masalları birlikte iyileştirelim. Yorumlarınız benim için çok değerli 🙂