Bir varmış bir yokmuş, uzak zamanların birinde bir çiftlik varmış. Çiftlikte bir de Anne Domuz ve Üç Küçük Domuz’un yaşadığı domuz ahırı varmış.

Anne Domuz bir gün Üç Küçük Domuz’a dönüp “O kadar hızlı büyüyorsunuz ki canlarım. Yakında buraya sığamayacaksınız, artık kendi evlerinizi inşa etmenizin zamanı geldi.” Demiş ve ayrılmadan önce onlara çok önemli bir konuda uyarmış:

“Evinizi tuğlalardan yapmayı unutmamalısınız. Tuğlalar çok güçlüdür ve ne olursa olsun sizi güvende tutacaklardır.”

Üç Küçük Domuz, Anne Domuz’u ahırda bırakarak tuğlahaneye doğru yola koyulmuş. Kısa bir süre sonra yan tarafta tarlasını süren çiftçiye rastlamışlar.

Birinci Küçük Domuz kendi kendine şöyle düşünmüş: “Eğer evimi bu çiftçinin samanlarından yaparsam, kendimi tuğla fabrikasına gitmekten kurtarıp yarı zamanda evimi inşa etmiş olurum!”

Bunun üzerine Birinci Küçük Domuz çiftçiye dönüp “En iyi saman türünden büyük bir demet istiyorum efendim. Onu kendi evimi inşa etmek için kullanacağım!”

Bu talebe şaşıran çiftçi mutlu bir şekilde bu isteği kabul etmiş. Birinci Küçük Domuz’a on balya en iyi samanını vermiş.

Domuz kendi saman evini yapmış. Ev muhteşem görünüyormuş. Yerinde olmayan tek bir saman bile yokmuş ve Birinci Küçük Domuz kendisiyle çok gurur duyuyormuş.

Uzaktan izleyen iri, kötü Kurt, saman eve doğru yürüyüp, kapıyı çalmış. Alçak, huysuz bir sesle şöyle demiş: “Küçük Domuz, Küçük Domuz, içeri girmeme izin ver.”

Birinci Küçük Domuz Kurt’un talebini geri çevirinde Kurt “oflayıp puflayacağım ve evinizi havaya uçuracağım!” demiş.

Kurt hiç vakit kaybetmeden derin bir nefes almış, sonra oflamış. Oflamasıyla saman evi havaya uçurmuş. Saman ev harika görünse de dayanıklı değilmiş, bir anda tozla buz olmuş ve kötü Kurt Birinci Küçük Domuz’u yutmuş.

Bütün bunlar olurken Birinci ve İkinci Küçük Domuzlar yol boyunca tuğlahaneye doğru yürümeye devam ediyormuş.

Kısa süre sonra başka bir çiftliğe rastlamışlar. Elma çiftliğinde çalışan çiftçi elma ağaçlarının dallarını kesmekle meşgulmüş. Çiftçinin yanında yerde ince dal yığını yatıyormuş.

İkinci Domuz kendi kendine şöyle düşünmüş: “Vay canına, nasıl aklıma geldi. Evimi ağaç dallarından yapacağım. Yorgun bacaklarımı daha fazla yürümekten kurtulacak ve evimi daha hızlı inşa edileceğim!”

Bunun üzerine İkinci Domuz çiftçiye dönüp “Yerde duran dalları almak isterim efendim. Onu evimi inşa etmek için kullanacağım!”

Dallardan kurtulmanın bir yolunu arayan çiftçi bunu memnuniyetle kabul etmiş. İkinci Küçük Domuz’a tüm dalları vermiş ve Domuz ağaç evini yapmış. Ev muhteşem görünüyormuş. İkinci Küçük Domuz da kendisiyle çok gurur duyuyormuş.

Kötü Kurt Küçük Domuz’u yutmaktan yeni çıkmış, ağaç eve doğru yürümüş, kapıyı çalmış ve alçak bir sesle “Küçük Domuz, Küçük Domuz, içeri girmeme izin ver.”

İkinci Küçük Domuz da Kötü Kurt’un isteğini geri çevirmiş.

Kurt yine “Oflayıp puflayacağım ve evinizi havaya uçuracağım!” demiş ve hiç vakit kaybetmeden derin bir nefes almış, sonra oflayıp evi havaya uçurmuş. Dallardan yapılan ev muhteşem görünse de o da son derece zayıfmış. Bir anda yere düşmüş, Kötü Kurt İkinci Küçük Domuz’u da yutmuş.

Bu arada Üçüncü Küçük Domuz tuğlahaneye ulaşmış. Bahçeden sorumlu adamın yanına gitmiş ve “Merhaba efendim, evimi inşa etmek için sizden büyük bir yığın tuğla istiyorum” demiş. Adam bunu memnuniyetle kabul etmiş. Üçüncü Küçük Domuz’a istediği tüm tuğlaları vermiş.

 

Domuz kendi tuğla evini inşa etmiş. Ev sadece muazzam görünmekle kalmamış, aynı zamanda son derece güçlüymüş. Üçüncü Küçük Domuz kendisiyle son derece gurur duyuyormuş.

Kötü Kurt, İkinci Küçük Domuz’u yutmaktan yeni çıkmış tuğla eve doğru yürümüş, kapıyı çalmış ve alçak sesle “Küçük Domuz, küçük Domuz, içeri girmeme izin ver.” demiş

Üçüncü Küçük Domuz Kurt’un isteğini yerine getirmemiş. Kurt yine “Oflayıp puflayacağım ve evinizi havaya uçuracağım!” demiş.

Kötü Kurt derin bir nefes almış. Sonra oflamış, oflamış, oflamış, oflamış, ama tuğla evi bir türlü yıkamamış.

Kurt öfkeden çılgına dönmüş ve Üçüncü Küçük Domuz’u tuğla evinden çıkması için bir plan tasarlamış. 

“Küçük Domuz, harika şalgamları olan bir çiftçi tanıyorum. Şalgamları seviyorsun değil mi Küçük Domuz? Yarın oraya gidip biraz alalım mı?” demiş.

“Pekâlâ,” demiş küçük Domuz, “Şalgamları çok severim. Ne zaman gitmek istersin?”

“Saat tam yedide” demiş Kurt, “Geç kalma!”

Üçüncü Küçük Domuz küçük olabilirmiş ama aptal değilmiş. Ne de olsa annesinin dediğini yapan bir tek o olmuş. Üçüncü Küçük Domuz erken kalkmış, çuval dolusu şalgamı doldurmuş ve saat yediden önce evine dönmüş. 

Kurt gelmiş ve şöyle demiş: “Küçük Domuz, gitmeye hazır mısın?”

“Aptal Kurt!” demiş Üçüncü Küçük Domuz, “Ben oradaydım. Akşam yemeğim için şalgamlarım şimdiden kocaman bir tencerede köpürmeye başladı.”

Kurt öfkelenmiş. O kadar öfkeliymiş ki patlayabileceğinden eminmiş ama aniden aklına bir fikir gelmiş ve kendini toparlamış.

“Küçük Domuz” demiş, “Harika bir elma ağacının olduğu bir yer biliyorum. Elmaları seviyorsun değil mi Küçük Domuz?”

“Ah evet,” demiş Domuz, “Bahsettiğiniz bu harika ağaç nerede?”

“Tepenin hemen arkasında,” demiş Kurt, “Yarın saat altıda buraya döneceğim ve birlikte elmaları almaya gidebiliriz. O yüzden bu sefer beni kandırmasan iyi olur Küçük Domuz!”

Küçük Domuz ertesi sabah saat beşte uyanmış ve tepenin üzerinden büyük elma ağacına doğru gitmiş. Kurt gelmeden önce elmaları almayı umuyormuş, ancak bu sefer Kurt akıllıca davranmış.

Küçük Domuz, Kurt’un yaklaştığını görmüş ve çok korkmuş, hızlıca ağaca tırmanmış.

“Merhaba Kurt,” demiş ağacın tepesindeki Küçük Domuz, “Ben senin için en büyük, en dolgun, en sulu elmayı bulana kadar orada bekle.”

Kurt beklemiş.

Küçük Domuz büyük, sulu bir elma almış ve aşağıya seslenmiş: “Onu sana atacağım Kurt. İşte geliyor!” Domuz daha sonra elmayı olabildiğince uzağa fırlatmış. 

Ve Kurt elmayı toplamak için uzaktayken (ki bu oldukça zaman aldı) Küçük Domuz ağaçtan aşağı atlamış ve sağ salim tuğla evine koşmuş.

Artık Kurt’un canı çok sıkılmış. Küçük Domuz’un evine gitmiş ve pencereden seslenmiş: “Küçük Domuz, Küçük Domuz, seni yutacağım. Evinin tepesine tırmanacağım, bacadan aşağı ineceğim ve seni hammm diye yutacağım!”

Bunu duyan Küçük Domuz hızla büyük bir ateş yakmış ve üzerine su dolu büyük bir tencere koymuş. Kurt bacadan aşağı inerken küçük Domuz tencerenin kapağını kaldırmış. Kurt bir  darbeyle -tencerenin içine düşmüş, su çok sıcak olduğundan Kurt Küçük Domuz’dan yardım istemiş.

Küçük Domuz merhametli iyi kalpli olduğundan Kötü Kurt’un tenceren çıkmasına yardım etmiş. Kurt ise Küçük Domuz’un yaptığından çok etkilenmiş ve onun iyiliğine karşılık olarak daha önce yuttuğu kardeşlerini geri çıkarmış ve ormanın derinliklerine doğru yürüyerek gözden kaybolmuş.

Üç Küçük Domuz kardeş de kardeşlerinin yaptığı tuğla evde sonsuza kadar mutlu mesut yaşamışlar.